Deist Ve Ateistlere Cevaplar

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    70 Yaşındaki Münafığın Cehenneme Yuvarlanması Hadis-i Şerifinin İspatı

    Admin
    Admin
    Efendi Hazretleri
    Efendi Hazretleri


    Mesaj Sayısı : 92
    Puan : 240
    Kayıt tarihi : 03/08/10
    Yaş : 43
    Nerden : İslambol İnşaAllah

    70 Yaşındaki Münafığın Cehenneme Yuvarlanması Hadis-i Şerifinin İspatı Empty 70 Yaşındaki Münafığın Cehenneme Yuvarlanması Hadis-i Şerifinin İspatı

    Mesaj tarafından Admin C.tesi Ağus. 28 2021, 11:47

    Evet. Bir Vakit Huzûr-U Nebevîde Derin Bir Ses İşitildi. Resûl-İ Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Ferman Etti Ki: ‘Bu Gürültü, Yetmiş Seneden Beri Cehennem Tarafına Yuvarlanan Bir Taşın Bu Dakikada Cehennemin Dibine Yetişip Düşmesinin Gürültüsüdür.' Bu Garip Haberden Beş Altı Dakika Sonra Birisi Geldi, Dedi: ‘Ya Resûlallah, Yetmiş Yaşında Bulunan Filân Münâfık Vefat Etti, Cehenneme Gitti.' Peygamberin Yüksek Belîğâne Kelâmının Te'vîlini Gösterdi" Hadis-i Şerifi Hem Gerçektir Hem de Sahihtir.

    İmam Süfyan Es-Sevrî, Ne Güzel İfade Etmiş: "Hadis Fitnesi, Altın Ve Gümüş Fitnesinden Daha Şiddetlidir." Kör Bir İnsana Rengi Anlatmak Ne Kadar İmkansızsa; Cahil Bir İnsana Laf Anlatmakta O Kadar İmkansızdır.

    Bu Hak Olan Ve Herkesçe de Şahit Olunan Bu Hakimane Hadis-i Şerifi Birisi Niçin İnkâr Eder? Hadisi İnkâr Edeceklerin İtirazı İlk Bakılınca Belki Sese Olabilir. "Durup Dururken Bu Ses Nereden Çıkmış? Nasıl İşitilmiş?" Diyeceklerdir. Lakin Bunda İnkar Edilecek Hiçbir Mantık Dışı Bir Durum Söz Konusu Değildir … Ses Duyulmuş Bunun Üzerine Efendimiz Münafık’ın Cehenneme Yuvarlandığını Ferman Etmiş ! Yani, 70 Yaşındaki Münafığın Ölüm Haberinin Gelmesi, Onların İtirazlarına Mâni Olmayacaktır. Yok, İtirazları Cehennemin Derinliğe İse; Cehennemin Varlığına İnanan Kişi, Derinliğinin Hadiste Belirtilen Gibi Olduğuna da Daha da Derin Olduğuna da Pekala İnanır. İnanmayan Gafil İse "Cehennemin Derinliği 7 Milyon Da Deseniz , 70 Metredir De Deseniz, 7 Metredir de Deseniz “Yine İman Etmeyecektir.

    Çünkü Cahildir ! Nasıl Bizim Kendi Dilimizin de Benzetme Ve Betimleme İçin Kullandığımız Deyimlerimiz Vardır Aynen Öyle de Belagat Noktasında Bir Mucize Olan Hem Kur’an-ı Kerim’in Hem de Hadis’i Şeriflerinde Arapçadan Gelen Camii Ve Bedii Bir İfade Ve Ruhu Vardır !...

    Gelin Hep Birlikte Kelamdaki O Güzel İfade Ve Belagatı Okuyalım, Kişisel Görüşlerimizi Bir Kenara Bırakmak Sureti İle Kelamın Akışının Melteminde Ruhumuzu Serinletelim : "Bir Vakit Huzur-u Nebevîde Derin Bir Ses İşitildi. Resûl-İ Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Ferman Etti Ki: 'Bu Gürültü, Yetmiş Senedir Yuvarlanıp Da Ancak Bu Dakika Cehennemin Dibine Düşen Bir Taşın Gürültüsüdür.' İşte Bu Hadîsi İşiten, Hakikata Vâsıl Olmıyan İnkâra Sapar. Halbuki, Yirmi Dakika O Hadîsten Sonra Kat'iyyen Sabittir Ki: Biri Geldi, Resûl-İ Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’a Dedi Ki: 'Meşhur Münafık, Yirmi Dakika Evvel Öldü.' Yetmiş Yaşına Giren O Münafık Cehennemin Bir Taşı Olarak Bütün Müddet-İ Ömrü Tedennîde Esfel-İ Sâfilîne Küfre Sükuttan İbaret Olduğunu Gayet Belîğane Bir Surette Resûl-İ Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Beyan Etmiştir. Cenâb-ı Hak, O Vefat Dakikasında O Sesi İşittirip Ona Alâmet Etmiştir."

    "Nasıl Kur’ân-I Hakîmin Müteşâbihâtı Var; Tevile Muhtaçtır Veyahut Mutlak Teslim İstiyor. Ehâdisin De, Kur’ân’ın Müteşâbihâtı Gibi, Müşkilâtı Vardır. Âyetlerin Müteşabihatı Olduğu Gibi Hadislerin De Vardır. Çünkü Âyetlerde Anlatılan Konular, Hadis-İ Şeriflerde Daha Tafsilatlılı Olarak İzah Edilmiştir. Bundan Dolayı Kur’ân Âyetleri İçin Geçerli Olan Bir Şeyin Hadisler İçin De Geçerli Olması Gayet Normaldir. Çoğu, Allah C.C.’ın Sıfatları, Cennet Ve Cehennemin Tasvirine Dair Olan Bu Hadisler Âlimler Tarafından Tefsir Edilmiştir.

    Bunun Nedeni Nedir Neden Bu Yola Gidilmiştir, "Kur'an-I Kerim'in Her Asra Bakan Bir Vechi/Yönü Neden Vardır. Derseniz ? :

    El Cevap :

    Kur’an-I Kerim’in Ve Ayetle Sabit Olan ; O Kişisel Arzularına Göre De Konuşmamaktadır. Onun (Size Okuduğu), Kendisine İndirilmiş Vahiyden Başka Bir Şey Değildir. Necm Suresi 3. Ve 4 Ayeti Kerimeler Tasdik Etmektedir Ki Efendiler Efendisi Rahmet Peygamberi Asla Kendi Arzu Heva Ve İsteklerine Göre Değil Hem Lisan-ı Hal Dili İle de Hem Lisan-ı Kalp (Kulp) Dili İle de Hem de Lisan-ı Kelamı İle de Her Haliyle Yaşayan Kuran Olmuş ve Bize Her Haliyle Örnek Olmuştur. İslam Dini Ve Kuran Hükümleri Kıyamete Kadar Geçerli Olduğu İçin Her Asırda Her Müşkil Konuda Her Müşkil Suale Bir Merhem Olması İçin Hem İçindeki Asırda İnsanların Anlayacağı Ve Kavrayacağı Hemde 2021 Ve Daha İlerisinde ki Ümmet İçin Aradığı Müşkilata Bir Cevap Olsun Diye Her Asrın her Tabakasındaki Her Kelama Uygun Kelam Etmiştir ki İşte Kur’an-ı Kerim’in Ve Rasulullah’ın Hak Bir Peygamber Olduğunu İki kere İki Dört Eder Derecesinde Kati Ve Kesin Bir Delil Ve İspattır…

    Örneğin, Genel Bir Prensip Olarak, Önceki Asırlarda İman Esasları Kuvvetli Olduğu İçin, Yalnız Amelî Konularda İnsanların Bilgilendirilmesine Ve Teşvik Edilmesine İhtiyaç Vardı. İlk Üç-Dört Asırda, Tefsir, Hadis, Fıkıh, Kelam Ve Tasavvuf İlimleri Bu İhtiyacı Gidermeye Yönelik Olarak Ortaya Çıkmıştır. (Çünkü Bunlar Daha Öncede Belirttiğimiz Gibi Herkesçe Kemiyet Eden İman Esaslarıdır Peygamberle Sıradan bir İnsan İman Hususunda Musavidirler) Bunların Hepsinin Asıl Kaynağı İse Kur’an’dır.

    Bir İki Asırdan Beri de İnsanların Daha Çok İhtiyaç Duyduğu Husus, İman Esaslarıdır. Bu Konuda Yazılan Eserlerin De Temel Referanslarının Kur’an Olması, Onun Bu Asrın İhtiyacını Giderecek Unsurları Da İhtiva Ettiğinin Göstergesidir. Başta Tefsirler Ve Nur Külliyatları Olarak Yazılan Onlarca İlmî Tefsir Kaynakları Bu Gerçeğin Şahitliğini Üstlenmiş Bulunmaktadır.

    Kur’an-I Kerim Sadece Her Asrın Genel İhtiyacını Değil, Aynı Zamanda Her Asırda Bulunan Her Kesimin Farklı İhtiyaçlarını Da Gideren Bir Kutsî Kaynaktır. Her Asırda, Farklı Hakikatleriyle, Farklı Akılları Nurlandırmış, Farklı Kalpleri Aydınlatmış, Farklı Nefisleri Terbiye Etmiş, Farklı Vicdanları Doğruya İletmiş, Farklı Duyguları Tatmin Etmiştir.

    İnsanların, Tamamını Kavramalarına İmkân Olmayan “Marifetullah” Sofrasını İnsanlığın Akıl Ve Kalp Gibi Doymak Bilmeyen Midesi İçin Hazırlamış Ve Her Asrı, Her Kesimi Bu Sofradan İstifade Etmeye Davet Etmiştir.

    Her Asrın, Bilgi Birikimine Uygun Olarak Kur’an’dan Yaptığı Çıkarmalar Da Konumuzun Diğer Bir Örneğini Teşkil Etmektedir. Özellikle Fennî Keşiflerin Alabildiğine Geniş Bir Yelpazede Ortaya Çıktığı Asrımızda, Kur’an’ın Kevnî/Ontolojik/Varlık Bilimine Ait Gerçeklerle İlgili Ayetlerinden Yapılan Çıkarsamalar, Kur’an’ın Her Asra Bakan Bir Cihetinin Olduğunu Açıkça Ortaya Koymaktadır. Kur’an, İnsanın Saadete Ulaşmasını İster. Bu Anlamda Kur’an Sadece Son Asra Hitap Etmez. Her Devir Kendi Anlayışı Çerçevesinde Ondan İstifade Eder. Kur’an’ın Birçok Ayetini Bugünkü İlmi Gelişmelerle Birlikte Daha Farklı Anlama İmkanına Kavuştuk. Bu Da Tek Başına Ayrı Bir Mucizedir.

    Yüce Yaratıcı’nın, İnsanoğlunun Öğrenmesine Müsaade Ettiği Ve Onun Maddî-Mânevî Gelişmesine Vesile Kıldığı Her Şeyden Çok Kısa Ve Özet Olarak Bahsetmesi Doğrudur.v Kur’ân’ın Ele Alıp Tahlile Tâbi Tuttuğu Şeylerde, Takip Ettiği Bir Yol Vardır Ki, O Yol Bilinmediği Zaman, Tahlilci Aradığını Onda Bulamayabilir. Bir Kere, Kur’ân’ın En Birinci Hedefi İnsanı Mutlak Saadete Ulaştırmaktır. Saadete Ulaştırmak İçin De Her Şeyden Konu Açar; Ama O Şeylerden Önemine Göre Söz Eder. İnsandan, Onun Ehemmiyeti Kadar; Yıldızlardan Derecelerine Göre Bahseder. Böyle Yapmayıp Da O, Sadece Yirminci Asrın Bir Kısım Medeniyet Harikalarından Bahsetseydi, Pek Çok Şeyin Anlatılıp Tanıtılma Hakkı Zâyî Olacak Ve Bir Kısım Sabit Hakikatler, Gelecek Keşifler Ve Bilhassa İnsan, İhmale Uğrayacaktı. Bu İse, Kur’ân’ın, Ruh Ve Asıl Maksadına Bütünüyle Aykırı Bir Durumdur. Buna Bir Örnek :

    Bugünün Ehl-i Gafil Ve Ehl-i Dalalet Ehl-i Olan Ateist ve Deistler Gibi O Günün de Zamanın Ateist Deist Ve Filozofları Zümer Suresinin : Rablerinden Korkanlar (Ve Ahirete Hazırlananlar) İse, Bölük Bölük Cennete Sevk Edileceklerdir. Oraya Vardıklarında Cennet Kapıları Açılıp Fetholunacak Ve Görevli Melekler Onlara: “Selam Size, Ne Hoşsunuz, Ne Mutlusunuz! (Buyurun) Ebedi Kalmak Üzere Ona (Cennete) Girin” Diye (İltifatta Bulunacaklardır). 73. Ayeti Kerimesini “Olduğu Gibi Okuyup Anlamışlar” Ve Hem Cahilane Hem de Gafletkerane Hem de Ahmakçana “Bakın Kuran Ne Yazıyor Kapılar Kendi Kendine Açılacakmış” Deyip Hem Akıllarınca Kuranı Kerimi Yalanlayıp Hem de İman Etmemişler. Oysa ki Bugün Bırakın “Cennetin Bablarını” Bugün Bütün Avm’lerde Kapılar Kendi Kendine Sensörle Açılmaktalar !...

    Aynen Bunun Gibide Geçmişin Ateistlerine Rahmet Okutacak Düzeyde Büyük Bir İnat ! Garaz !
    Gaflet Ve İnkar İle Ayet Ve Hadis-i Şerifleri :

    Öysm Sınavına Hazırlanan Bir Lise Öğrencisinin Türkçe Sorularında ki Çözdüğü Testlerden Yola Çıkarak Hem Paragraf Hem Anlatım Bozukluğu Hemde Dil Bilgisi Gibi Soruları Çözen Çocukların Dahi Güleceği Bir Muhteşem Ötesi Bir Yorumla Sadece Lafzi Manayı Kendi Fikri Gibi Maddi ve Metaryalist Yorumlayanlar Esas Manadan hep Uzaklaşmışlardır.

    Oysa ki : Edebî Dâhiler, Onun Büyüleyici İfadesine Hayranlık Destanları Koşarken, Bakışlarını İç Ve Dışta Gezdiren İlim Adamları, Onun Aydınlatıcı Tayfları Altında, Eşya Ve Hâdiselerin Hakiki Yüzlerini Görebilme Ve Anlayabilme Bahtiyarlığına Ermişlerdir. Psikologlar, Sosyologlar; Kitleler Ve İnsan Ruhuna Âit En Kapalı Problemleri, Onunla Çözüme Kavuştururken; Ahlâkçı Ve Terbiyeciler De Nesillerin Terbiyesinde Hep Ona Müracaatta Bulunmuşlardır. (Tirmizî, Fezâilü’l-Kur’ân 14)

    Fahreddin Er-Râzî’nin "Esâsü’t-Takdîs" İsimli Eseri Âyetlerin Yanı Sıra Müteşâbih Hadisleri De İhtiva Etmektedir; Meselâ, Âhir Zamanla Alâkalı Hadislerin Bir Kısmı Müteşâbihattır. Yani Mânâsı Sarih Olmayan Bir Kısım Teşbih Ve Temsillerle Anlatılan Mecaz İfadelerden İbarettir. Derin Ve Geniş Mânaları İhtiva Etmektedirler. Onun İçin Muhkemât (Dinin Kesin Emirlerini İfade Eden Âyet Ve Hadisler) Gibi Tefsir Edilmez Ve Mânâsı Herkesce Bilinmez. Ancak İlimde Derinlik Kazananlar Tevillerini Yapabilirler. Vukûundan Sonra Da Tevilleri Anlaşılır.

    Sonra Gaybla Alâkalı Hâdiselerin Bir Kısmı Peygamber Efendimize (Asm) Tafsilatıyla, Bir Kısmı Da Mücmel Olarak Bildirilmiş, O Da (Asm) Kendi İçtihadına Göre En Uygun Tarzda Tasvir Etmiştir.

    Soru : Peki Neden Efendimiz Meseleleri Teşbihlerle Ve Muhatabına Hususi Temsillerle Anlatmış ? Neden Açık Açık Söylememiş Anlaşılır Konuşmamış ? Ehl-i Tasavvuf Ve Hakikat Ehlinin Dediği Gibi Koyun Sütü Gibi İkram Edip Kuş Gibi Yavrusunu Beslememiş ? Bununla Ne Demek İstiyoruz ?

    El Cevap : Hikmetine Binaenaleyh Koyunun Yavrusune Verdiği Süt Gibi Vermiş , Kuş Gibi Değil. Resulullah Efendimiz (Asm) Birçok Hakikatleri De Teşbihler Ve Temsillerle Anlatmış, Bunlar Da Zamanla Avam Tarafından Hakikat Telakki Edilmiştir; "Dünya Öküzle Balığın Üzerindedir." Hadis-İ Şerifi Gibi.

    Bazı Hadisler Sadece Müslümanları Alâkadar Ettiği, Bazıları Hilâfet Merkeziyle Tahdit Edildiği Hâlde, Âlimlerce Bütün Dünyaya Şâmil Olacak Tarzda Değerlendirilmiştir. Zikirhânelerin Kapatılacağı Ve Ezan Ve Kametten Allah C.C. Kelimelerinin Kaldırılacağını Beyan Eden, "Bir Zaman Gelecek, 'Allah C.C. Allah C.C.' Diyen Kalmayacak.' Rivâyetinde Olduğu Gibi.

    İşte Bu Ve Benzeri Hususlar Sebebiyledir Ki, Bu Meselelerin İçerisinden Ancak İlimde Derinlik Kazanmış Âlimler Çıkabilir. Buna Misal : İslam’i Bir Düstur Gibidir Ki: “Hazm Olmayan İlim, Telkîn Edilmemelidir” Hakîkî Mürşid-İ Ekber Rasuli Ekrem Hakiki Âlimdir İsmi Harfin Arkasında Ki Mana Harfini Görür Ve Bir Koyun Misali Muhtelif Farklı Gıdalar Alan Koyunda Başka Bir Hakikate (Süte) Dönüşerek Yavrusuna Gıda Olarak Pek Çok İlmi Alır, Onun Akıl Ve Kalp Ve Ruh Midesinde Önce Öğürüt Sonra Damıtır ve Rafine Eder Kanla – İrin Misali ,Şeytan Ve Nefis Arasından Halisane Bir Süt Olarak Muhataplarına Hem Her Asırda Hem Her Makamda Hem Her Ehl-i İlime Hazmolmuş Musaffâ Sütünü İkram Eder, Etmiştir !... Kuş İse Almış Olduğu Gıdasını Ağızında Tutar Yavrusuna Veriyor Farhına, Lüâb-Âlûd Kayyını.

    İşte Gerçek Bir Mürşit-i Ekber Rasuli Ekber, İlmini Muhatabın Anlayışına, Seviyesine Ve Yararına Olacak Şekilde Karşılıksız Verir. Böyle Bir Zat Hak İle Batılı, Doğru İle Yanlış Net Bir Şekilde Ayırır. Mürşit-i Ekber Rasuli Ekber, Hakkı Bütün Açıklığı Ve Delilleriyle Batıldan Ayırmıştır. Onun Yanında Hiçbir Şekilde Hak, Batıl Ve Yanlış İle Bulaşık Değildir. Bundan Dolayıdır Ki Mürşit-i Ekber Rasuli Ekber Muhataplarına Batılla Karışık Olmayan Safi Bir Hakikat Dersi Verir. Bu Ders De Muhatabın Anlayışına, Haline Ve Yararına Bir Derstir ki Her Makam Sahibi Ve Her İlim Sahibi Kendi Makam Ve İlmine Ve Kabiliyetine Göre Bundan istifade Eder.

    İşte Bu Hikmet-i Hakikattendir ki Yukarıda ki Özelliklere Sahip Olmayan Birisinin Muhatabına Verdiği İlim Dersi ,Kuşun Yavrusuna Verdiği Kusmuğa Benzerdi. Zira Kuş, Hazmolmamış Ve Süt Gibi Bir Kısım Muamelelerden Geçmemiş Bir Gıdayı Yani Kusmuğunu (Kay) Yavrusuna Verir. Batılla Karışık Bir Hakkı, Yanlışlarla Karışık Bir Doğruyu Vermek İse İlim Değildir. Zira İlmin Tarifinde De Anlatıldığı Gibi Hakikat Bütün Açıklığı İle Ortaya Çıkmalıdır.

    Sonuç Olarak Gerçek Mürşit Bir Âlim, Araştırdığı, Tahkik Ettiği, Şüphesiz, Zamanın Şartlarına Ve Seviyeye Uygun, Menfaatli Bir İlmi Muhatabına Ders Verir. Evet, Resûlullah (Asm) Zaman Olmuş Teşbih Ve Temsillere Başvurmuştur. Meselâ Bir Gün Sohbet Esnasındayken Bir Gürültü İşitilmiş, İşte Bu Hadis Bu Büyük İlmi Manaya İşaret Etmektedir :

    Efendimiz Ferman Etmişlerdi: "Bu Gürültü, Yetmiş Seneden Beri Cehenneme Yuvarlanan Bir Taşın, Bu Dakikada Cehennemin Dibine Yetişip Düşmesinin Gürültüsüdür." Beş Altı Dakika Sonra Birisi Gelmiş, "Yâ Resûlallah! Yetmiş Yaşında Bulunan Filân Münafık Öldü, Cehenneme Gitti." Demiş, Resûlullah (Asm)'In Beliğâne Kelâmının Tevilini Göstermişti.

    Ancak, Müteşabih Bir Âyetin Veya Hadisin Eğer Tefsiri, Te’vili Ve Tabiri Yapılmamışsa O Zaman Yapılacak Şey, O Âyet Veya Hadîse İtiraz Etmek Değil, Teslim Olmak, Râsih (İlimde Derinleşmiş) Âlimler Müteşabihleri Tevil Eder, Bununla Beraber Teslimiyet Gösterir Ve "Amenna, Rabbimiz Ne Murad Etmişse İnandık" Derler. “Allah C.C.’ın Muradı Ne İse Onu Kabul Ediyorum.” Demek Ve Ehl-İ İlime Bunun Hikmetini Ve Hakikatini Sormaktır. Bir Kuş Misali Lafzını Alıp :

    İbni Abbas (R.A) Ve Mücahid`Den Bu Meseleler Hakkında Şu Görüş Nakledilir. Mücahid: "Râsih Âlimler, Te’villerini Bilir Ve Bununla Beraber 'Amenna' Derler." Der. Demek Ki Buradaki Teslimiyet, Müteşabih Âyet Veya Hadisi, Zâhir Mânâsıyla Almak Ve İslâm'a Aykırı Bir Görüşe Gitmek Değildir. Tefsir, Tevil Ve Tâbir Edildiği Hâlde, Yine De Allah C.C.’ın Muradını Kabul Etmek Ve Teslim Olmaktır. Ya Da Tefsir, Tevil Ve Tâbir Olmasa Bile Kabul Etmektir.

    Nitekim Bir Âyette Bu Hakikat Şöyle İfade Edilir:

    “Sana Bu Kitabı İndiren O’dur. Bunun Âyetlerinden Bir Kısmı Muhkemdir Ki, Bu Âyetler, Kitabın Anası (Aslı) Demektir. Diğer Bir Kısmı Da Müteşabih Âyetlerdir. Kalblerinde Kaypaklık Olanlar, Sırf Fitne Çıkarmak İçin, Bir De Kendi Keyflerine Göre Te’vil Yapmak İçin Onun Müteşabih Olanlarının Peşine Düşerler. Hâlbuki Onun Te’vilini Allah C.C.’dan Başka Kimse Bilmez. İlimde Derinleşmiş (Râsih) Olanlar, “Biz Buna İnandık, Hepsi Rabbimiz Katındandır.” Derler. (Bu İnceliği)Ancak Akıl Sahipleri Düşünüp Anlar.” (Al-İ İmran Suresi 3/7)


      Forum Saati Çarş. Mayıs 15 2024, 14:01